Kimlik siyasetlerinin yaptığı yanlış bir algı var o da kendi
siyasetlerine karşı olmanın kendi kimliklerine karşı olmakla eşdeğer görülmesi.
Yani feminizme karşı olmak kadına karşı olmak anlamına gelmez. Üstelik herkesin
mutabakata vardığı, varması gereken çıkarları savunmak; cinsiyet eşitliğini
savunmaktır.
Bir sosyal hareket olarak "feminizm"in geldiği bu
son noktada hukuksuzluk, adaletsizlik, ahlaksızlık (bu terbiyesizlik ya da
cinsel bir ahlak değil toplumsal ahlak kavramından yoksun olmalarından
bahsediyorum) ve saldırganlık var. Feministlerin çıkarlarını savunduğu kadınlar
güçlü gördükleri erkekler yerine güçsüz gördükleri erkekler üzerinde baskı
kurmaya çalışırlar ve sistem böyle işler. O yüzden biz erkeklere düşen ‘’kendisi-için’’
olma yani güçlü olma durumudur.
Erkeklik (Erillik kelimesini de kötü anlamda düşünmediğim
için erkeklik diye kullandım) kırılgan bir toplumsal durumdur. Feminist bakış
açısı da onu kırmak ister. Erkekliği
"günah" olarak temizlemek ister. Erkeklik sürekli tehdit altında olan
bir toplumsal konumdur. Toplumsal cinsiyet diye bir kavram yaratılıp
cinsiyetlerin doğal ifadeleri silinir. Bu da yetmez, iki cinsiyet dışında
cinsiyetler yaratılıp kişinin kendi kişiliğinin oluşmasının önüne ket vurularak
erkeklik önlenir. Sonra da "kişinin özgür iradesi" kartı oynanarak
sorumluluktan kaçılır. Ayrıca salt kendilerini özne görme durumu,
pozitif-ayrımcılık, fuhuş savunusu ile kendinde ifade bulan kadın merkezci (ya
da feminen merkezci) bakış açısı ile toplumsal düzen tehdit edilir.
Feminizm, kadını erkeğe bağlı, erkeğin tamamlayıcısı veya
zıttı olarak gören anlayışa “fallogosantrizm” der. Kadını erkekten bağımsız ele
almak toplumsal gerçeklikle bağdaşmaz. "Özgürlük" aktivistleri
toplumdan yalıtılmış bir cam fanusta yaşadığımızı düşünebilir ama bunun bir
gerçekliği olmayacaktır. Topluma bir kişilik ile gittiğin zaman toplumdan da
bir kişilik sana geri döner. Örneğin müzikte bir beste yaparken hangi gamdaysa
belli bir diziliş vardır, kafana göre yapamazsın. Toplum da böyledir, kuralları vardır; bir durumu inkâr etmek o durumun
varlığını ortadan kaldırmaz. Kadın erkeğe bağlıdır, erkeğin kadına bağlı olduğu
gibi. Tüm toplumdaki herkes birbirine bağlıdır. Gördüğümüz, duyduğumuz her
şeyin bilinçdışımızda bir etkisi vardır. Toplum parçaların toplamı değildir,
bir bütün olarak tek bir şeydir. Doğa bütün canlıları kadın ya da erkek olarak
yaratmıştır. Bir kişinin kadına veya erkeğe yönelmesinin cinsiyeti ile ilgisi
yoktur. Ve ayrıca cinsel yönelimin de cinsiyet ile ilgisi yoktur, cinsiyet
temel bir şeydir. Eşcinsellik insana dair bir durum olduğuna göre bir ideoloji
tarafından baskılanmadığı sürece insanın olduğu her yerde olur. Ama eşcinsel
olma durumunun cinsiyet gibi bir toplumsal kimlik olduğunu söyleyemeyiz, çünkü sadece
bir davranıştır. Bir çocuk yeni doğduğunda hemen cinsiyeti atanır ki bu doğru
bir davranıştır, aksini iddia etmek ütopyadır. Çocuğun cinsiyet kavramı ortaya
çıktığında da gerçek cinsiyeti kendini belli eder. O zaman da aile çocuğa
gerçek cinsiyeti ile davranmakla yükümlüdür. Cinsiyetin özü vardır, ama
davranışlar özü ortaya çıkarır. Davranışları sıfırlarsak; cinsiyetleri
birbirinden ayırt edemeyiz, kaotik bir zihin yapısı ile sağlıksız ilişkiler
kurarız. Her şeyi bilinç yapıyorsa, doğa diye bir şey yoksa kromozomlar ve beş
duyu ile algıladığımız özellikler yok sayılır. Bir şeyi yok saymak onu ortadan
kaldırmaz, zıddını üretmediğin zaman, yani oyunda oynamayı kabul etmediğin
zaman oyunla başa çıkamazsın. Erkek, kadının zıddıdır. Teori hakikati anlamak için kurulur ama ideolojinin işlevi hakikati
bulandırıp uyuşturmaktır. Bazı teoriler ideoloji işlevi taşır. Teori sadece
kâğıt kalem ile yazılan ve akademik ortamlarda tartışılan bir şey değildir.
Teorilerin gündelik hayata yansımaları vardır. Zihnindeki teorik yapıya göre
dünyayı algılayış biçimin değişir. Ama doğru bir teori gündelik hayattaki
deneyimlerinle çelişemez. Bilgi için öncelikli olan deneyimdir, yaşam
tecrübesidir. Okuma ikinci plandadır, yorumlamaya yardımcı olur. Hakikatin bilgisi tektir, tek olduğu için
doğru teori onu gösterir yanlış teoriler olan ideolojiler ise yanıltır,
yabancılaştırır ve çürütür. Bu sayede mutlak eşitlik sağlamaz ve sömürü
düzeni devam eder, kapitalizm kendi zıddını üreterek kendi varlığını devam
ettirir. Erkek ve kadın birbirlerinin tamamlayıcısıdır, erkek anahtardır kadın
da kilit; kapı açılır. İnsanların içindeki aşk ve sevgi duygularına karışmak
hiçbir solcunun haddine değildir, tinin alanı olduğu için herkesin kendi cinsel
eğilimine saygı duymamız gerekir. Ama trans olmayan bir erkek ve trans olmayan
bir kadından dünyaya geldiğimizi unutmamak gerekir.
Transeksüellik tıbbi bir durumdur. Bütün bilimlerin bir
bütün olarak ele alınması tıpkı cinsiyetin bir bütün olarak ele alınması gibi
en sağlıklı yaklaşımdır. Transeksüelliğin tedavisinde psikiyatri, endokrinoloji
ve plastik cerrahi birlikte çalışır. Doğa aktiftir ama kendi kendine
gerçekleşemediği durumlarda tedavi yapılabilir, kansere tedavi yapılabildiği
gibi. İnsanların özü vardır bir de bedeni. İnsan özünü gerçekleştiremezse
yabancılaşır. Öz ile varoluş birlikte yürür. Cinsiyet, feministlerin ‘’öyle bir
şey yok ya’’ dedikleri, kişiye doğru tayin edilmezse yıkım olur. XXin kadın,
XYnin erkek olarak tayin edilmesi; insana anlaması zor gibi görünse de yanlış
bilinç doğurabilir. Bunun tedavisi kişiyi ruh ve beden tedavisi ile kendi
cinsiyetine döndürmektir. Trans erkekler zevk verme, tatmin etme açısından puan
olarak geride başlarlar; eşitsiz bir yarış. Kulvara girebilmek için erkekliği
oluşturacak diğer özellikler ön plana çıkar ve bu trans erkekliğe has bir durum
da değildir. Ama feministler bunu istemezler. Şöyledir: Trans kadınların kadın
normlarını benimsemesinde sakınca yoktur ama trans erkekliğin erkek normlarını
benimsemesinde sakınca vardır. Feminizmin erkek düşmanlığı misyonu: Queer
nedir? Heteroseksüel erkek ile çatışma içerisinde olan kişilerin tümüne verilen
ad. ‘’Kadın merkezci’’ veya ‘’feminen merkezci’’ olmak aynı anlama gelmese de
‘’feminizm’’in statüsünü düşünecek olursak aynı anlamdadır. Toplum-birey açısından
cinsiyetin belirlenmesini anlatırken bir gerçeklik gözümüze çarpıyor: Erkek
kimliğinin tayin edilmesi açısından avantajlı, öncelikli olması. Feministler
ortada erkek diye bir şey kalmasın istiyorlar, yaptıkları teorinin amacı
bu.
İnsanlar gündelik yaşamda temel ihtiyaçlarını karşılayarak;
temel gereksinim olarak çalışarak, sokakta yürüyerek vb. kendi kimliğini var
eder. Ne kadar ‘’non-binary’’ vb. cinsiyetsizliği ifade eden kavramlar
üzerinden kimlik tanımı yapan eşcinseller bunu inkâr etse de hayatımız oldukça
cinsiyetlidir. Zihin ve beden bir
bütündür, çoğu zaman birbirlerine uyar, uymayanın da son kertede uyması
gerekir. Yani doğa ile bilinç arasındaki ilişki döngüseldir ama aslen doğa
birincil bilinç ikincildir. Zihin ve bedeni uyumlu bir erkek veya kadın,
uymayandan gündelik hayatta hiyerarşik olarak daha üstte başlar. Kişinin kendi
hissettiği cinsiyet ile dış dünyanın onu atadığı cinsiyet aynılığı veya
farklılığı kurt ile kuzu arasındaki durum gibidir. Tarafsızım dersen kurttan
yana tavır almış olursun. Eşcinsel kelimesini kasıtlı olarak seçtim. İnsanların
özgür olmaya zorlanması onların topluma uyum sağlamalarına yardımcı olur. Eğer
bir kişinin cinsiyeti ile derdi yoksa o zaman niye kavram icat edip herkes için
hayatı zorlaştırıyor? Bir insanın cinsiyeti önyargıdan gelir. Duyumsallık,
materyalizm; bunlar olmazsa yapay ideolojiler toplumu bölüp ayrıştırmaya hizmet
eder. Yapay ideolojileri burjuvazi üretir, çünkü boş vakti vardır, hiçbir
sorunu yoktur ve toplumsal çürüme yaratmak işine gelir. Heteroseksüelden
farklılaşma üzerinden kurgulanan biseksüellik ve eşcinselliğin sosyal konum
açısından bir farkı yoktur. Eşcinsellerden çoğu zaman bahsedilirken
biseksüeller de içine alınır ve bu bifobi değildir. Ama bunun yanında kelimenin
transseksüelleri içerecek şekilde kullanımı da vardır ama bu yanlıştır. Çünkü
cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bambaşka yaşam pratikleridir ve kişisel
fikrimi soracak olursanız ‘’queer’’ adı verilip bir arada örgütlenmeye çalışmak
büyük bir gericiliktir. Bu ‘’non-binary’’ arkadaşlarımız eşcinsel olarak
yaşamlarını sürdürüyorlarsa onlara eşcinsel demek yanlış değildir. Yok, öyle
değilse onlara transseksüelliğin yolu açıktır. Ne olduğu belirsiz ve
samimiyetsiz ‘’non-binary’’ gibi kimlikler trans ile beraber gruplandırılamaz.
Onlar transseksüellerin aksine feminist bir şekilde heteroseksüelliği yok
etmeyi amaçlarlar. Feminist trans erkekler, ‘’hata’’nın suç ortakları olarak
karşımıza çıkar. Onlar da erkeklerden nefret ettikleri için ve birbirleri ile
alakasız toplumsal kimliklerin bir bütün oluşturdukları (daha doğrusu bunun
doğal sonucu olarak belli başlı kimliklerin hegemonya kurduğu) ‘’LGBTİ’’
cemaatinde düştükleri heretik konumdan çıkmak istedikleri için kendilerini
onlara benzetirler.
Bilinç sürekli kendini yenileyen bir şeydir. Örneğin ismini
değiştirip çevrendeki insanlar seni o isimle çağırdıkları zaman bir süre sonra
otomatik olarak senin ismin de o olur. Ya da gittiğin tuvaleti değiştirdiğinde
bir süre sonra alışkanlık haline gelir ve rutine dönüşür. Yani dediğim gibi cinsiyet
aşağıdan yukarıya bir inşa süreci, tek başına bir birey olarak cinsiyete sahip
olmazsın, toplumla birlikte cinsiyete sahip olursun. Erkeklerin dünyası bir
kadın görüntüsü ile tuvaletlerini kullanmana açıktır, en fazla tip tip
bakarlar, çık demezler. Ama kadınların dünyasında böyle bir açıklıktan
bahsedemeyiz. ‘’Erkeklerin potansiyel tecavüzcü olduğu’’ feminist miti
erkekleri ötekileştirerek toplumu zehirler.
İfade edilen erkekliğe has durumlar bazen, ortaya koyan
argümanların bir kısım kadınlar ve feministlerce anlaşılamamasına sebep
olabilir. Zaten feministler de kendilerinin erkekler tarafından
anlaşılamayacağını iddia ederler. Anti-feminizm siyasi olmaktan ziyade
stratejik bir duruştur. Kuşkusuz "feminizm" deyince birçok farklı
feminizmler olduğu akla gelebilir. Ama "feminist hareket" diye bir
toplam ele aldığımız zaman canlanan bir sistem vardır. İşte karşı olunması
gereken budur. Bütün farklı feministler bir arada durup tek bir çatı altında
hareket ederler. Feminizm kadın bakışı iken anti-feminizm erkek bakışı olur. Bu
iki farklı bakış açısının çatışması doğaldır. Önemli olan bu çatışmayı
saldırganlığa, baskıcılığa ve sansüre dönüştürerek despotik olmamaya
çalışmaktır.
Konuk Yazar 92
Çok mükemmel. Sevgiler ve selamlar. Nurettin.
YanıtlaSil