26 Aralık 2017 Salı

KEZBANİTE KAVRAMSALLAŞTIRMASI


Sosyal medya araçlarının bütün hayatımıza sirayet ettiği çağımızda, kolektif üretimin milyonlarla ifade edilecek insana kadar kapsamını genişletmesi sonucunda birçok yeni kavram ortaya çıktı bilindiği üzere. Eskiden belli temellere dayandırılan, etimolojik perspektiflerle şekillendirilen ve meşakkatli uğraşlar sonucunda bir kavramın ortaya atılması söz konusu idi. Örneğin Şerif Mardin’in, “Mahalle Baskısı” adını verdiği kavramı bir kavramsallaştırma işinin ortaya çıkış süreci açısından incelenesi ve muhteşem bir çalışmadır. Ancak, sözünü ettiğimiz üzere, dijital dünya, sosyal medya, adına artık ne diyorsanız, bu mecralarda da kitlelere mâl olan, bir anda tutulan ve dile yerleşen kavramlarla karşı karşıya geldik, geliyoruz. Bu durumun önemi, sadece dijital dünya ile sınırlı kalmayan bir sonuca yol açması. Söz gelimi internetle birlikte hayatımıza giren “trol” kavramı, günlük dilimizde de kendisine yer buluyor, kendimizi ifade ederken başvurduğumuz bir kavram olarak aklımızın kütüphanesinde hazır tutuluyor. Eskiden, “alaya alalım” derken, şimdi, “trolleyelim,” diyoruz. Garip şekilde “trollemek”, “kafaya almak/alaya almak” tabirlerinden daha iyi bir ifade gücü sağlıyor. Öyleyse sosyal medya ile birlikte ortaya atılan/çıkan kavramlar, belli bir durumu işaret eden kelimeler, simgesel ifadeler, sanıldığından daha önemli ya da üzerinde durulmayı hak eden kavramlardır.

Kadın – erkek ilişkilerinde de son beş – on yılda, ortaya çıkan bir “Kezban” kavramı var. Bu yazıda yerli yersiz her davranışı “kezbanlığa” tahvil etmek gibi durumlardan dolayı bir kavramsallaştırma yapma işine girmeyi uygun bulduk. Bizim bu hususta ilk önerimiz, az sonra açıklamaya girişeceğimiz durumların ifadesinde “Kezban/Kezbanlık” tabirinin değil, “Kezbanite” kavramının kullanılmasıdır. Çünkü Türkiye’de kadınlarda gözlemlenen kimi durumların kavramsallaştırılmasında kültürel yapıyla birlikte yeşeren ve yerleşen bir karakter yapısı söz konusudur. Karakter, insanda doğduğunda hazır olarak bulunmadığından, koşullar, coğrafya ve kültürle şekillendiğinden, aslında her yapı belli bir toplumsallığın sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyleyse Kezbanite, “kurum” olarak ifade edilebilecek etkenlerin ortaya çıkardığı bir alt yapıyı işaret etmektedir, kadının kendisinden bağımsız olarak orada bulunmakta, bir içine düşüş sonrasında kadının yapısı hâline gelmekte ya da kadın bu şekli almaktadır. Şimdi mevzuyu biraz açalım ve neyi anlatmak istediğimizi örneklerle daha açıkça ifade edelim.

Start again!

Bir insanın kişilik ve karakter yapısıyla ilgili yorum yapmaya kalkışıldığında, bu yorumun sağlıklı bir temele oturtulabilmesi ve ciddiye alınabilirliğinin artırılması için işe çocukluktan başlamak bir mecburiyettir. Öyleyse Türkiye’de kız çocuklarının hangi kaygılarla yetiştirildiğini göz önünde bulundurmak, bu yazının konusu için ilk ve en önemli gereklilik olarak karşımıza çıkıyor.

Ebeveynlerin kız çocuklarıyla ilgili en büyük kaygısı maalesef şehevi duygular özelinde filizlenen kaygılardır. Fahişelik gibi bir kurumun olması, kadın vücudunun ticari işlerde metalaştırılması, “arzu nesnesi,” dendiği anda, Türkiye’de akla ilk olarak kadın vücudunun gelmesi gibi şeyler kız çocuklarının daha korumacı, baskıcı bir şekilde yetiştirilmeleri gerektiği gibi bir algıyı doğuruyor. Sözgelimi lise çağına gelmiş erkek çocuğunun parası yoksa aile kaygılanmıyor ancak aynı çağdaki kız çocuğunun parası yoksa çocuk parayla satın alamadığını başka yollarla temin edebilir gibi bir kaygı filizleniyor. Benzer şekilde, ergenlik çağındaki bir erkeğin cinselliğiyle ilgili çok fazla kaygı güdülmezken; ergenlik çağındaki kız çocuğunun cinselliği aile için bir kırmızı alarm anlamına geliyor. Erkeklere oranla, kızlar daha fazla gözetleniyor, kontrol ediliyor, “yanlış” işlere kalkışmaması için onlara cinsellik dışındaki alanlarda bir müsamaha bahşediliyor. Buradaki ebeveyn korkusu, basit bir örnekle şöyle bir dinamikle ilerliyor: Dersleri kötü diye kızımızı terk edersek ya da bizim ona gösterdiğimiz tepkiyi o bir terk edilme gibi algılarsa, aradığı şefkati başka kişilerde, “yanlış şeylerde” bulmaya kakışabilir. Peki, erkek çocukları için böyle bir kaygıdan söz edebilir miyiz? Erkek çocuklarının ailelerini kaygılandırdıkları meseleler, uyuşturucuya, serseriliğe yönelmek gibi şeyler iken; kız çocukları ile ilgili en temel kaygı kızın fahişeliğe, ahlaki açıdan “yanlış bulunan” şeylere yönelmesinden ibarettir. Burada asıl utanç verici mesele şudur: Erkek çocuğunun ya da bir ailenin yetişkin erkek evladının başına gelebilecek işlerde, bunlar yüz kızartıcı suç ihtiva etmiyorsa, aile lekelenmez. Çocuk kendisine yapmaktadır yaptığını, aile çocuğunun durumu nedeniyle perişan olur; onlara yaşattığı sosyal baskı nedeniyle değil. Ancak kız çocuğunun ya da bir aileye mensup yetişkin kadının, her “kötü”, “yanlış” eyleminde gözler aileye çevrilir.  Bir erkek kızlarla “düşüp kalkıyorsa” aile için bir sorun yoktur. Bir kız çocuğu/yetişkin kadın, erkeklerle “düşüp kalkıyorsa” aile için bir lekelenme algısı çıkar ortaya. Benzer kültürel, toplumsal saçmalıkları uzatabiliriz, bunları hepimiz biliyoruz, bilinen şeyleri söylemek değil niyetimiz, sadece durumun kısa bir özetini sunmak istedik çünkü kezbanitenin temeli tam olarak burada başlıyor. Son olarak korkmadan, hepimizin cevabını tahmin ettiği şu soruyu sormamıza izin verin: “Kızınızın sizin ahlaki kurallarınızın dışında ama nitelikli, onurlu bir hayatı olmasını mı istersiniz yoksa vasıfsız bir şekilde ama size, sizin ahlaki kurallarınıza tâbi olarak evde oturmasını, sonra da birisiyle evlenip gitmesini mi?”  
Evet, ortalama bir Türkiye ailesinde her ebeveynin gönlü ikincisinden yanadır. İşte kezbanitenin yeşerdiği zehirli toprak da tam olarak budur.

Ebeveynlerin erkek çocuklarıyla ilgili kaygıları ile kız çocuklarıyla ilgili kaygılarının arasındaki fark kezbanitenin temelidir; işte iddiamız ve kavramımızı temellendirdiğimiz noktanın özeti. Bu savımızdan da anlaşılacağı üzere, metinde bir düşmanlık yoktur. Bizler, en kolayı seçip, “Bu kezbanitedir, şu değildir,” demek yerine, “Kezbanite nasıl ortaya çıkıyor, neden var?” gibi soruları yanıtlandırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla yerli yersiz bir kadın yaftalayıcılığının/yargılayıcılığının ötesine geçip herkesçe bilinen bir garabetin ortaya çıkış sebeplerinin izini sürüyor, kadınlara bu hususta laf etmemiş oluyoruz. Öyleyse devam edelim. Kız çocuklarının, Türkiye’deki çoğunluğun tabiriyle “namus” kıskacında yetiştirilmeleri, ister istemez kadınlarımızda vücutlarının ve şehvetin konusu olan her şeylerinin çok özel olduğu yanılgısını körüklüyor. Çünkü kadınlar özelinde doğumlarından yetişkinlik çağlarına uzanan sürecin özetine bakıldığında, “koruması gereken tek şeyi koruması”, onun dışındakilerin pek bir önemi olmadığı sonucu çıkıyor ortaya. Korunması gerektiği dayatılan şeyin korunmasının kadınlarda ne tür yaralar açtığı başka bir konu olduğundan, bu gerçekliğin sonuçlarını incelemeye devam edelim. Kadınlar, toplumun, kültürün ve ailenin akıllarına soktuğu ve onları mecbur bıraktığı durumdan dolayı aslında özel olmayan bir şeye “özel” niteliği varmış gibi yaklaşıyorlar ve maalesef kezbanite dediğimiz şeyin içine düşüyorlar.

Kezbanite kavramının ne şekilde tezahür ettiğini birkaç örnekle açalım. Sosyal medya araçlarından birisi olan “Tinder” uygulaması bu garabetin gözlemlendiği mükemmel bir alandır. Tinder, bilmeyenler için, uygulamayı yükleyen milyonlarca kişinin birbirlerini beğendikleri ve eşleştiklerinde bir sohbet imkânının ortaya çıktığı mecra oluyor. Sizin beğendiğiniz kişi, sizi beğenmişse, eşleşmiş oluyorsunuz ve iletişim kurabileceğiniz bir sohbet bölümü elde ediyorsunuz. Bilinmesi gereken şey, bu uygulamanın, kadınların ve erkeklerin ya da heteroseksüelliğin dışındaki yönelimlere mensup insanların ilişki kurmaları için kullanılan bir uygulama olması. Böyle bir detayı belirtmek zorunda kaldığımız için utanıyoruz ancak birazdan anlaşılacağı üzere, uygulamanın var oluş amacının dahi Türkiye topraklarında tam olarak kavranamaması durumu söz konusudur. Her neyse, sonuç itibariyle eşleştiğiniz kişi, sizi onayladığına göre ortada bir zorla iletişim kurma çabası da yok. Sözgelimi diğer sosyal medya araçlarında, örneğin Facebook, tanımadığınız birisine mesaj attığınızda bu tek taraflı bir refleks iken, Tinder’daki eşleşme özelliği, iletişimi her iki tarafın da rızası olan bir konuma sokuyor. Bunu da açıkladığımız için utanıyoruz ancak maalesef ayan beyan ortadaki bu gerçeğin de Türkiye topraklarında akıl almaz bir dönüşüme uğradığını görüyoruz. Evet, Tinder’ın ne ve ne için olduğu anlaşıldıysa örneğimize geçebiliriz. Tinder, Türkiye’de erkekler için kanserojen bir uygulamadır diyerek ilk bombayı ortaya bırakalım. Çünkü siz kadını beğenmişsiniz, kadın da sizi beğenmiş şeklindeki ana koşulu ortadan kaldırmasına rağmen işlerin bu kadar zor yürütüldüğü başka bir sosyal medya aracı sanmıyoruz ki vardır? Bir kadına “slm” , “nbr” gibi bir girişle yaklaştığınızda direkt olarak tefe koyuluyorsunuz. Bir kadına “tek mi kalıyorsun, evin var mı?” gibi, olası cinsel ilişki için zemin var mı yok mu sorusuyla yaklaştığınızda “sapık” oluyorsunuz. Bir kadına klişelere düşmeden, yüz – yüz elli sözcükten oluşan hoş bir yazı yazarak temas etmeye çalıştığınızda, “bunu kaç kadına yolladın?” “nereden copy – paste (kopyala – yapıştır) bu?” gibi bir soruya maruz kalıyorsunuz. Bağrı yanık bir dostumuzun, atom fiziğine de bilim adamlığına da lanet ettiği bir örnek şudur:

“Ellerin çok güzel diyerek sanki bir kadının bütünlüğünde ellere özel önem veriyormuşum, yani uslu çocukmuşum gibi bir yöntem izleyebilirim. Bugüne kadar gördüğüm en güzel saçlar sana ait diyerek düzenli gittiğin kuaföre zeytin dalı uzatabilirim. Dünyadaki en güzel kadın sen olmalısın diyerek, kimsenin inanmayacağı korkunç bir yalanla avına yaklaşan acemi avcılığın sularına dalabilirim ama ben bunların hiçbirisini yapmayacağım. Anlatabiliyor muyum?”

Burada, en akılsızın, en ruhsuzun bile anlayabileceği üzere talihsiz dostumuz ilk giriş denemesinde “sana numara yapmayacağım, numaralarla, yalanlarla, stratejilerle değil, dürüstlüğümü koruyarak duracağım karşında,” tavrını şerh düşmekle işe başlıyor. Bu mesaja gelen cevap ise şudur, yorumu sizlere bırakıyoruz: “Böyle düşüyor mu? Nereden kopyaladın bunu, ha ha?” Böylece kanser belâsının ilk kurşununu sıkmış oluyor kadın kişisi. Kezbanitenin soluğunu bütün benliğimizde hissediyoruz ve üşüyoruz, evet, üşüyoruz. 

İkinci bir örnek olarak, yaklaşık on üç gündür muhabbet eden çiftimizin erkek tarafının acısına eğilelim. Bu hüzünlü erkek, Türkiye toplumundaki ürkütücü muhafazakârlıktan dolayı kadınların sosyal medya üzerinden kurulan iletişimlerde çekinmelerini anlayan bir erkek. O yüzden hemen buluşalım edelim demeden önce on üç gün boyunca naif şakalarla, centilmence ve asla askıntı olmadan yürüttüğü, haddinden fazla uzayan bir tanışma seremonisinin ardından şu talihsiz şakayı yapıveriyor:

“Biraz yavaş gitmiyor muyuz?”

Bu derbeder erkek dostumuz bekliyor ki kadın onu anlayacak, zaten naif yapısını iyice kavradığını düşündüğü bu kadın böyle bir sorudan rahatsız olmayacak, buluşma meselesini teğet geçse de en azından şakasına gülecek… Gözlerimizi yaşlarla dolduran bu saflığın bedeli şu oluyor arkadaşlar:

“Senin niyetini ben anladım, ben öyle bir kadın değilim.” –Ve kendisinin küçük harflerle devam ettiği ama bizim büyük harflerle yazacağımız mesajın devamı şöyle: “BEN BURAYA SADECE SOHBET ETMEK İÇİN GİRİYORUM, REELDE BULUŞMUYORUM BURADAN KİMSEYLE.”

Gözyaşlarınızı sildiyseniz ve toparlandıysanız devam edelim… Bu tip dramların yanında bir de direkt profilinde uygulamanın var oluş amacına tezat şeyler yazan kadınlar da mevcut. “Konuşmuyorum, boşuna like atma….!!!!...!” gibi şeyler görebilmek mümkün. Neden buradasın o zaman gibi bir soruyu tarifsiz bir acıyla ortaya bırakan çok fazla şeye rastlanan bu uygulama tam da bu ve benzeri şeylerden dolayı Türkiye’deki erkekler için kanserojen bir madde kadar tehlikelidir, uzak durulmalıdır.

Sonuç itibariyle bu ve benzer platformlarda, sivilde ve her yerde kadınlarımızın erkeklerimize yaklaşımlarındaki kezbanite zehri “Bakalım karşımda kaç takla atacak,” şeklindeki bir kabulde kendisini göstermektedir. Kadın bir şekilde kendisinde olduğuna inandığı şehevi niteliklerden dolayı efendi koltuğundadır ve siz de onu etkilemek için her türlü şeyi yapmakla mükellef soytarısınızdır. Kralın kızını güldürmeyi başarırsanız, birkaç şey kapabilirsiniz. İşte kezbanite, tam olarak budur.

Peki, bu durumun derinlikli mahiyeti nedir? Her yerde ve her fırsatta “ben bir meta değilim, biz meta değiliz,” şeklinde konuşan kadınların, kezbanite zehrini bünyelerinde ihtiva ettikleri anda kendi kendilerini metalaştırmış olduklarını fark etmemeleridir. Çünkü bir şekilde kültürel yapı, toplum ve aile sürecinden dolayı vücutlarının özel olduğunu, çok değerli olduğunu düşünme temelinin yeşerdiği yerde vücut bir meta olarak ele alınıyor demektir. Bu değerli metadan alınan güçle kendisini güldürecek soytarılar arasından eleme yapma hakkı elde ediliyor demektir. Öyleyse erkeklere karşı böyle bir tavırla hareket eden kadın, en derininde kendisini bir meta olarak kabul eden ve maalesef sunan kadındır. Bunun farkında olmayışı, onun meta olmadığı ya da kendi kendisini metalaştırmadığı anlamına gelmemektedir. Kadın ve erkek eşitliğine inanan sağlıklı ve aydın kafalı insanlar için sağlıklı zemine de böylece ulaşmış oluyoruz: Benden sergilememi istediğin ve beklediğin soytarılığın karşısında sen ortaya ne koyuyorsun? Meme? Cinsel ilişki ümidi? Şehevi unsurlar? Bunlar mı sadece? Öyleyse sen bir metasın, daha fazlası değil. Sen, cinsel ilişkiye girmek için karşı taraftan belli şeyler talep ettiğin anda, aslında vücudunu satmış oluyorsun. Para yerine başka şeyler alabilirsin ama sonuçta talep ediyorsan, kendini o talepler yerine geldiğinde satıyorsun demektir. Şunları yaparsan, şöyle olursan sana meme veririm demek, benim memelerimin bir maliyeti var demektir ve kendi kendini metalaştırmak budur. Kezbanite, en derininde kadının kendi kendisini metalaştırmasıdır. Erkekler ne de olsa her oltaya gelen balık, kadınlar ise her erkek için yeterli olan niteliğe sahiptir yanılgısı sonucunda biz bir iletişime değil drama mahkûm oluyoruz. Biz iki yetişkinin kendilerini leziz bir nehre bırakması misali yaşanan cinsel birlikteliği değil, karşılılık esasının ve süründürmenin, sürünmenin ardından el edilmiş bir ganimet algısının yarattığı cinsel ilişkiyi yaşıyoruz. O yüzden bu zehirli yapı, kezbanite, bir daha geri çıkmayacak şekilde mezara gömülmelidir. Erkeklere düşen, şöyle bir karşılarındaki kişiye bakmak ve kendi nitelikleriyle karşısındakinin niteliklerini karşılaştırmaktır. Verili olanlar bir nitelik değildir. Yakışıklılık ya da güzellik bir nitelik değildir. Bizler centilmen bir yapı, aydın bir kafa, kaliteli bir mizah, coşkulu bir ruh ve yoğun sevgi vaat ediyor isek, karşımızdakinin ortaya ne koyduğunu da sorgulamak zorundayız. Sadece vücudu, tatlı gülüşü gibi şeyler bir karşılık değildir. Nedir bir kadın? Neyi vardır? Güzelliğinin, vücudunun ötesinde ne kadardır? İşte sorulması gereken sorular bunlardır. Farkındaysanız, “arabası olmayan adamla işim olmaz,” gibi tavır takınan kadınları yok sayıyoruz. Küstahlığın boyutlarına girersek çıkamayacağımız için buna gerek duymuyoruz. Erkeklerden bir maddi güç de beklendiği açık ama konu sapmasın ve çirkinleşmesin diye onu şimdilik parantez içine almayı yeğliyoruz.

Özetle kezbanite zehri, toplum, kültür, aile yaşantısı ile oluşturulan, kadınların ise bilerek ya da bilmeyerek içine düştükleri bir bataklıktır. Her kim bu bataklığı evi bellemişse oradan uzaklaşmak erkeğin ilk ve en önemli görevlerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendi kendisini metalaştıran bir canlı türüne temas ederek onurumuzu lekelememeli, kişisel tarihimizin sayfalarına silinmeyecek bir utancı kazımamalıyız. Bir kezbanite neferinden uzaklaştıktan sonra, söz konusu kadınla ilgili alabileceğimiz tek inisiyatif, gelip kendisinin kezbanite zehrinden arındığını ispat etmesi olabilir ancak. Bunun dışında söz konusu kadın yok hükmündedir, bir hata sonucu konuşulmuş ve orada konu kapanmıştır. İşte onurlu erkeğin tavır budur.

Yazar: EDY
EDY'nin diğer yazıları için bakınız:

EVLENME TEKLİFİ, EVLİLİK VE SONRAKİ SÜREÇLER ÜZERİNE


İLİŞKİLER ÖZELİNDE YENİ BİR ERKEKLİK EDİMİ OLARAK TAKİP MESAFESİ VE VAZGEÇMEK ÜZERİNE





4 yorum:

  1. https://alfaloji.net Alfaloji Forum - Maskülen Yaşam Rehberi

    Sadece erkeklere özel forum. Hepiniz davetlisiniz.

    YanıtlaSil
  2. Çok başarılı tespitler. Kesinlikle yararlanılmalı . Teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Harika metin. Elinize yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. iletişim: biraicelim@gmail.com

    YanıtlaSil